ÂYET-İ KERÎME
Ey Peygamber! Dinlerine uymadıkça Yahudiler de Hrıstiyanlar da senden asla hoşnut olmayacaklardır.
Bakara, 120.
HADÎS-İ ŞERİF
Dünya tatlı ve caziptir. Allah sizi dünyada egemen kılacak ve nasıl davranacağınıza bakacaktır. Dünyadan ve kadınlardan sakının.
Müslim, Rikak, 99.
SÖZÜN ÖZÜ
Bir düşünce için ölümü göze almak, kendini feda ediş değil; hayatı anlamlandırmaktır.
İsmet Özel
Kategori : / AKTÜALİTE
Okunma Sayısı: 1038
Yazar: İsmail Özdemir
NEDEN ŞİMDİ VE NEDEN "ZEYTİN DALI"?

NEDEN ŞİMDİ VE NEDEN Türkiye, Suriye'den kendi topraklarına yönelen terör tehdidi karşısında geride bıraktığımız yıl gerçekleştirilen Fırat Kalkanı Harekatı ve İdlip'te oluşturulmaya koyulan gerginliği azaltma bölgesi çabalarının ardından yeniden Suriye topraklarında kapsamlı bir askeri harekata başladı.

Her şeyden evvel kahraman ordumuza başarılar diliyorum, Cenabı Allah yar ve yardımcıları olsun.

Bununla beraber Türk Silahlı Kuvvetleri'nin (TSK) gerçekleştirdiği ve adına "Zeytin Dalı" ismi verilen operasyonun meşru, haklı ve uluslararası hukuk kuralları çerçevesinde yapıldığının da altını çizmek gerekir.

Zira TSK, Türkiye'ye yönelen, topraklarımıza sürekli saldırı düzenleyen ve Suriye'deki hukuk çerçevesinde var olan devlet otoritesinin engelleyemediği terör tehdidini ortadan kaldırmak amacıyla bu operasyonu icara etmek mecburiyetinde kalmıştır.

Bölgede bulunan PKK/PYD ile IŞİD'in varlığı herkes açısından tehdittir.

Bu açıdan operasyona "Zeytin Dalı" ismi verilmesi son derece yerinde ve anlamlı olmuştur.

Türkiye'nin niyeti ve istediği kendisi ve komşularının, bölgede yaşanan kargaşa ve kaosu fırsat bilerek, ayrıca bölge dışından gelen bazı ülkelerin kışkırtmalarıyla gerçekleştirilmeye çalışılan bölünme projelerinin engellenmesi, komşularının toprak bütünlüklerinin korunmasıdır.

Bu isteğin kapsamında elbette Suriye de vardır ve Türkiye açısından muhakkak suretle Suriye'nin toprak bütünlüğünün korunması önemlidir.

Kuşku yok ki, PKK/PYD terör örgütü ABD'den IŞİD'le mücadele bahanesiyle aldığı yoğun askeri destek sonrası Suriye'nin bölünmeyle neticelenecek bir gündeme girmesi açısından bir maşa olarak kullanılmaktadır.

Nitekim ABD tarafından geride bıraktığımız hafta ilan edilen "Sınır Kontrol Gücü" tanımı altında PKK/PYD terör örgütüne sözde ordu kurdurulması girişimleri, Suriye'nin bölünmesi noktasında atılan adımların hızlandırıldığını gözler önüne sermiştir.

Hali hazırda Suriye topraklarında Fırat Nehri'nin doğusunda kalan tüm alanda kendisine hakimiyet sağlanan PKK/PYD terör örgütü, bu hattın batısında ise Afrin ve Menbiç'te varlığını sürdürürken, şayet Fırat Kalkanı Harekatı yapılmamış olsaydı, buna El Bab'ı da ilave ederek Suriye'nin tüm kuzey hattını kontrolü altına alacaktı.

Dolayısıyla Afrin harekatının da aynı şekilde sadece bizim için değil, Suriye ile beraber bölgenin geleceği açısından da taşıdığı anlam büyüktür.

Suriye'nin kuzey batısında bulunan ve PKK'nın 2012 yılından bu yana kontrol ettiği Afrin'e yönelik başlatılan askeri harekatın ülkemiz, milli bütünlüğümüz ve geleceğimiz açısından önemi tartışılamaz.

Bunun ilk sebebi Afrin bölgesinin Suriye'nin kuzeyinden uzanarak Akdeniz'e açılması planının bir bakıma çivi ucu vazifesi görmesidir. Yani terör koridoru projesinin Akdeniz'e açılan kapısı PKK/PYD terör örgütü ile ona destek veren çevrelerce Afrin olarak belirlenmiştir.

İkinci olarak Afrin, PKK'lı teröristlerin ülkemizde gerçekleştirdiği bombalı eylemlerde, teröristlere eğitim verilen kampların bulunduğu bir bölgedir.

Üçüncüsü ile son yıllarda PKK terör örgütünün Amanos Dağları'nda tutunma ve varlık sürdürme çabasında örgüte büyük bir lojistik ve ikmal kaynağı olmasıdır. Teröristler başta Hatay, Osmaniye, Kilis ve Kahraman Maraş illerimize Afrin üzerinden erişim sağlamaktaydılar.

Bu sebeplere aciliyet katan ana neden ise şüphe yok ki, ABD'nin PKK/PYD terör örgütüne sözde ordu kurdurma girişimleridir.

PKK/PYD terör örgütüne sözde ordu kurdurulması girişimi açıkça Suriye'nin bölünmesi anlamını taşıdığından, diğer etkiler de göz önünde bulundurulduğunda Afrin'e yönelik başlatılan operasyonun zamanlaması anlam kazanmaktadır.

Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın 20 Ocak 2018 tarihinde yaptığı konuşmayla ilan edilen operasyonun son derece başarılı bir planlama safhasından geçtiği ise ilk bakışta, her yönüyle ortaya çıkmaktadır ki Suriye'de bundan önceki dönemlerde gerçekleştirilen askeri operasyonlardan daha zor geçeceği açık olan böylesi bir harekatın başarısını yine ilk aşamada en yüksek seviyeye taşımaktadır.

Operasyonun ilan edilmesinden hemen sonra başlayan hava harekatında toplamda 72 uçağın görev alması bunun en belirgin göstergesidir.

Şimdiye kadar dünya üzerinde bir askeri harekat için diğer hiçbir ordu böylesine geniş bir hava gücü ile herhangi bir icrada bulunamamışken TSK'nın birbiriyle koordineli şekilde bu kadar kalabalık bir hava gücünü sadece birkaç saat içerisinde başarıyla kullanması göğsümüzü kabartmıştır.

Hiç şüphe yok ki, benzer bir hız, koordinasyon ve yıkıcı gücü önümüzdeki günlerde başlayacak kara operasyonlarında da görmemiz mümkün olabilecektir.

Bu durumda TSK'nın caydırıcılık özelliğinin Zeytin Dalı operasyonu öncesine nazaran çok daha fazla şekilde arttığının görülmesine olanak sağlayacakken, aynı durum teröristlerin direncinin daha kolay aşılmasını sağlayabilecektir.

Dahası Fırat Kalkanı Harekatı'ndan alınan dersler çerçevesinde TSK'nın hava ve kara gücünün taarruz yeteneğinin artırılmış olması, Suriye'de Türkiye'ye tehdit oluşturan diğer terör yuvalarının imhası açısından da avantaj teşkil edecektir.

Elbette askeri bir operasyon tek başına sadece askeri çabalarla başarıya ulaşamaz.

Bunun için iç kamuoyunun desteğinin alınması, uluslararası çevrelerin de müdahalenin haklılığını kabul etmesi oldukça önemlidir.

Hükümetin operasyonun başladığı ilk saatlerde MHP ve CHP'yi bilgilendirmesi iç kamuoyu desteği anlamında atılan doğru bir adım olmuştur.

Başbakan Binali Yıldırım ile MHP Lideri Devlet Bahçeli'nin birebir görüşmesi sonrasında, hem görüşmeyle, hem de operasyonun kapsamıyla ilgili kamuoyunu bilgilendirmeleri, milletin de aynı ülkü etrafında kenetlenmesine katkı sağlamıştır.

Yeri gelmişken bu aşamada MHP'nin ülkemize yönelen tehditler karşısında hükümete vermeyi sürdürdüğü desteğin ne derecede büyük bir anlamı olduğunun belki de bugünlerde çok daha iyi anlaşılacağını da ifade etmek gerekir.

Son olarak Türkiye'nin diplomaside de başarılı ve diğer alanlarda eşgüdüme sahip sağlıklı bir çalışma yürüttüğünü de müşahede ettik.

TSK'nın harekatla ilgili bilgilendirmesinde uluslararası hukuktan kaynaklanan gerekçelere atıf yapılırken, BM kapsamında var olan uluslararası hukuk içerisindeki maddelere atıf yapması bir yana, Dışişleri Bakanlığının, BM Güvenlik Konseyi Daimi üyeleriyle, Astana çalışmaları kapsamında taraf olan İran'ın büyükelçilerini bakanlığa çağırarak bilgi vermesi, diplomatik çabalarda makul bir yol izlendiğini ortaya koyuyor.

Türkiye, Afrin'e yönelik düzenlenen operasyonla bölge barışının ve istikrarının tesis edilmesine yönelik belki de hiç kimsenin sergileyemediği bir kararlılığı ortaya koymuştur.

Bu operasyon Türk Milleti'nin varlığını, istiklal ve istikbalini korumak amacıyla yapılıyor.

İşte bu nedenle askerimizin başarılı olmasını dilemek, ordu-millet dayanışmasıyla devletimizin aldığı ve alacağı kararların ardında hep beraber durmamız milli bir sorumluluktur.

Bizim için tek bir hedef vardır, o da harekatın başarıya ulaşmasıdır.

Allah'ın izniyle başarıya ulaşacağından da hiçbir kuşkumuz yoktur.

Çünkü haklıyız, hakkımız olanı arıyoruz, barışı ve huzuru arzuluyor, yapmamız gerekeni yapıyoruz.

Yazının kaynağına ulaşmak için tıklayınız.

Yazar: İsmail Özdemir
24-01-18
E mail: ortadogugazetesi.net
 
 
Yorumlar: 0
Bu yazı için henüz yorum yapılmamıştır.
NEDEN ŞİMDİ VE NEDEN "ZEYTİN DALI"?
Online Kişi: 26
Bu Gün: 132 || Bu Ay: 1.080 || Toplam Ziyaretçi: 2.227.216 || Toplam Tıklanma: 52.224.927